tanrı türk'ü koruyor. sarı poşete koyarlar umarım.
Balonunu fena halde patlatmışlar.
"Ceren ile Alya! – ‘Sırrı Abi’ haklıymış! ‘Eşit yurttaşlık’ istiyorum
6 Mayıs 2025, 02:54 yayınlandı 6 Mayıs 2025, 03:04 güncellendi
featured
Erdem Atay yazdı…
Kabul ediyoruz.
Artık biz de ‘eşit yurttaşlık’ istiyoruz.
Yurttaşın ‘eşitlik’ içerdiğini falan reddediyorum. Biz barış, demokrasi, özgürlük istiyoruz.
Onurlu bir yaşam, bir hırka bir lokma…
Giderken de ‘önder’ gibi uğurlanalım arzusundayız.
Ne diyordu Ceren Hanım, babası Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde:
“Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onurunu besleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba.”
Biz de böyle gitmek istiyoruz.
Hastane masraflarımız devletimiz tarafından karşılansın, en iyi doktorlar tarafından ameliyat edilelim istiyoruz mesela.
Terörist Abdullah Öcalan’a ‘baba’ demek, ‘Ölene kadar Apocu’yum’ deyip kahraman sayılmak, Hendek teröründe talimatı getiren kişi olup da vicdanı sızlamayan biri olarak kalmak ve bunları yapmamıza rağmen Türk bayrağına sarılı bir şekilde bu dünyadan göçmek mesela…
Ama öncesinde neler yapmak istiyorum biliyor musunuz?
Tatile gitmek!
Şimdi size, sizin de unutamayacağınız bir tatil planımı anlatacağım.
Rüyamda gördüm…
***
Dedim ya, tatil yapma hevesindeyim.
Önce Alaçatı’ya gitmek istiyorum.
‘Ahali Alaçatı’da denize sıfır bir meyhanede Ege’nin en taze balıkları ve mezeleri eşliğinde rakımı içmeyi…
İskeledeyken kafam çakırkeyif olduğunda mis gibi deniz kokusu çarpmalı yüzüme…
Hissetmeliyim rüzgarın beni okşamasını…
Ahali Alaçatı
***
Sevdiklerimle kafaları bir güzel çektik ya… Artık uyku zamanı…
Hemen 5 bin 500 metrekarelik, denize sıfır, yemyeşil bir otelde ‘Alaçatı Beach Resort’a gitmek ve oranın kral dairesinde sızmak istiyorum.
Alaçatı Beach Resort
***
Eeee, uykumuzu da aldık. Neden otelimizdeki güzel kahvaltımız sonrası sahile gitmeyelim ki!
Turkuaz renkli Ege denizinde, benzersiz bembeyaz kumlarda güneşlenmek ve denize girmek…
‘Alaçatı 11 Beach’ bunun için en uygun yer.
Güneşin batışını, o kızıllığı izleyerek akşam olsa orada…
Misss…
Alaçatı 11 Beach
***
Eee, o kadar tuzlu suya girdik…
Tatlı da mı yemeyelim!
Güneş batarken koşa koşa ‘Cherry On Top’, nam-ı diğer “pastanın üstündeki kiraz” adlı pastaneye gidelim mesela.
Denize sıfır, Akdeniz dekorunda bir alanda taze meyvelerden anlık hazırlanan geniş kokteyl menüsü ve taş fırında pizza servisi…
Güzel olmaz mıydı şimdi!
Alaçatı Cherry On Top
***
Tatlımı da yedim…
Damarda biraz sosyalistlik de var.
Komün de yaşamam lazım… İzole kalmaya ihtiyacım var.
Zeytin ağaçlarıyla dolu bahçe bunun için biçilmiş kaftan! Kendi yemeklerimi yapıyor, istediğim zaman zeytin ağacının gölgesinde arkadaşlarımla felsefe yapıp oturuyorum, sonra yine kendimle baş başa kalıyorum!
Bunun için ihtiyacım olan mekanı da buldum: Alaçatı’daki ‘Loge’…
Oh ne güzel bir şey bu özgürlük!
Alaçatı Loge
***
Alaçatı’dan hiç ayrılasım yok… Ama başka bir tat, başka bir zevk arıyorum. Çeşme geliyor aklıma.
Hızlıca arabama atlayıp bir süre yol aldıktan sonra müthiş bir mekan daha keşfediyorum.
Şimdi ‘Panayır Alaçatı’ zamanı!
Yaşasın!
Denizin kenarında, çimlerin üstünde, yemek kioskları, bira ve kokteyl barları, oyun alanları, yeşil bir ortam, iyot kokusu…
Ne istesem var!
Oh be ne güzel bir şey bu demokrasi diyerek atıyorum kendimi şezlonglara…
Panayır Alaçatı
***
Param ve zamanım çok ve derdim yok ya…
Eeee hadiii.. Akşam yemeğine İstanbul’a gitsek mi?
Akşam yemeğimi ‘Ahali Teşvikiye’ adlı mekanda şarabımla birlikte alsam… Şeflerinin damak şaşırtan yemek sunumlarından bunalsam…
Çok hoş olmaz mı?
Öyle de yapıyorum.
İnanılmaz mutluyum, kafam bir güzel bir güzel, özgürce takılıyorum Nişantaşı sokaklarında.
Ahali Teşvikiye
***
Sabah oluyor, biraz Nişantaşı gezisi yapayım derken birden harika pastaların bulunduğu bir mekan çıkıyor karşıma.
Adı ‘Servant’…
Giriyorum içeri…
Offf…
Taze çekilmiş kahve kokusu beni benden alıyor. Fırından yeni çıkan ‘bakery’ ürünleri… Dünyanın bütün mutfaklarından izler taşıyan kahvaltı tabakları…
Sadece onlar mı?
Lazanyalar, lokumlar… Martini ve Margarita kokteylleriyle bir güzel gün geçiriyorum kafede.
Servant
***
Eğlencenin doruğundayım…
E madem o kadar mekana gittim, yeni nesil meyhaneye neden gitmiyorum?
Hemen arkadaşlarımı arıyorum İstiklal Caddesi’nde. Galatasaray yokuşundan aşağıya doğru inince ‘Avlu Ocakbaşı’na çağırıyorum onları…
Müzikli eğlence yapsak, rakımız ellerimizde, eşitliği kutlasak…
Barışı kutlasak ne dersiniz?
Çılgınlar gibi özgürlüğümüzü kutluyoruz Avlu Ocakbaşı’nda…
Avlu Ocakbaşı
***
Gün bitiyor ama ben bitmiyorum…
Kendime geldiğimde bir arkadaşımın doğum günü partisi olduğunu öğreniyorum mesela, soruyorum ‘neredesiniz’?
– ‘Erdem gelsene, ‘Veranda Pera’dayız’…
Atlıyorum arabama, Pera Palas’ın karşısındaki bu harika mekanda kendimi buluyorum.
Kutlamalar, şaraplar, şampanyalar, eğlenceler…
Gece boyunca dans ediyorum, en güzel yemekleri yiyorum, içkim de cabası…
Yorulduğumda da otele gidip uyuyorum….
Veranda Pera
***
‘Erdem yeter artık, dinlen biraz da, bu kadar hareketlilik iyi değil, bu kadar güzel yemekler yemek, içkiler içmek, o bar senin bu bar benim gezmek bıktırır seni’ diyenleri duymamazlıktan geliyorum.
Hiç öyle şey olur mu?
Doymuyorum eğlenceye, yemeye, içmeye…
Özgürlük, barış, demokrasi kavramları aklıma geldikçe, eşit olasım geliyor herkesle…
Durduramazsınız beni!
İnadına değil mi?
Yine gidiyorum Alaçatı’ya…
Gitmediğim bir mekan varmış, orayı keşfetmem lazım!
Ege’nin limon kokan, kumlarda sıralanmış uzun masaları olan, köy ışıklarının geceyi aydınlattığı bir yer var demişlerdi. Hatta ‘kumda rakı’ konsepti varmış, insanlar çılgınlar gibi bu rakıyı içiyormuş!
Kendimi ‘Veranda Alaçatı’da buluyorum.
İşte aradığım rahatlık, mekan, özgürlük ve beni geçmişe götüren o güzel 90’ların şarkıları…
Veranda Alaçatı
***
Güzel geçen gecemin ardından yine Alaçatı Beach Resort’te dinleniyorum. Zira ertesi güne dinç kalkmam lazım…
Bodrum beni bekler!
***
Uyanıyorum, atlıyorum arabama…
Ver elini Bodrum Kavacık, Tilkicik Koyu…
Deniz, kum ve gün batımına doyulan bir ‘Ege Rivierası’ hayalindeyim.
Mekanın ismi Sand&Salt!
En güzel kumsal deneyimim oluyor.
Oh be diyorum, bu barış ne güzel bir şey!
Sand&Salt
***
Mekanın bitişiğindeki sahilin ismini söylemeyi unuttum.
‘Veranda Yalıkavak’…
Denizin, güneşin keyfini çıkarıyorum. Elimdeki biramı Türk bayrağına karşı yudumluyorum. “Ne kadar eşit yurttaşım, ne kadar da Türkiyeliyim” diye içimden geçirip gururlanıyorum…
Gün batımını da izledim…
Daha ne isteyeyim…
Veranda Yalıkavak
***
O ara uyanıyorum.
Yatağımdayım.
Rüya görmüşüm…
‘Oh ne güzel rüyaydı, özgürdüm, eşit bir yurttaştım, barış içinde yaşıyordum’ derken, telefonuma bildirim düştü.
Alya adında 4 yaşındaki bir kız çocuğu ‘baba’ diye ağlıyor. Babasının fotoğrafına iğne batırmışlar! Canı acır diye üzülüyor, iğneyi babama batırmayın diye rica ediyor.
Babaya Irak’ın kuzeyinde Türk vatanının ve bayrağının namusunu korumak için iğne mi batırmışlar, yoksa baba ‘drona’ mı çarpmış, mayına mı basmış… Öyle bir şey!
Uzman çavuşmuş!
Adı Önder Özen’miş!
Şehit olmuş!
Şehit İstihkam Uzman Çavuş Önder Özen’in naaşı
***
Ne güzel bir rüya görmüştüm oysa! Hatta bu gittiğim(!) mekanların hepsinin benim olduğunu bir an hissetmeye çalıştım. Sahibi benmişim gibi… Hayalini bile kuramadım.
Sonra düşünüyorum…
Ben ülkemizin batısının en güzel yerlerinde mis gibi tatil yaparken, yerken içerken Irak’ın kuzeyinde bir adam gidiyor ‘mayına çarpıyor’! Olacak iş mi?
***
Tüm bunları bırakıp araştırmaya giriyorum. Şehit Önder Özen’in evinin fotoğrafını arıyorum her yerde… Nasıl oluyorsa şehit evi ararken bu gördüğünüz mekanların görsellerine tek tek bakarken buluyorum kendimi.
İnanılmaz pahalı yerler… Bir kere gidip de yemek yersin, bir daha belki de ömründe gidemezsin!
***
‘Dur bir bakayım’ dedim, ‘bu mekanların sahibi kimmiş’ diye!
Bir bakıyorum ki yukarıda ismini saydığım mekanların hepsi bir şirkete ait!
Şirketin ismi 86ENT Turizm Anonim Şirketi.
2 ortak kurmuş bu şirketi.
Her ne kadar bazı işletmeleri yıllar öncesinden işletseler de, tüm bu mekanları tek bir yapıda toplama tarihleri 8 Mart 2024.
Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre bu anonim şirketinin yarı yarıya pay sahibi olan 2 kurucusu var.
Ortaklarından birinin adı Yasin Cem Kandemir!
***
Peki kim mi Yasin Cem Kandemir?
Hazır mısınız?
Sırrı Süreyya Önder’in damadı…
Yani ‘Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, boğazı için değil onuru için yaşadığını’ söylediği Sırrı Süreyya Önder’in kızı Ceren Hanım’ın eşi!
… ve evet, tüm bu mekanların yarısı Sırrı Süreyya Önder’in kızı Ceren Hanım’a ait!
***
Bu mekanlara baktıktan sonra…
Zar zor şehidimiz Önder Özen’in baba ocağını buluyorum.
Afyon’un köyünde…
İşte burası!
Kendisinin mi kira mı onu bile bilmiyorum ama herhangi bir şehit evinden farksız!
Bir tek kırık dökük sıvası var fazladan…
İşte bu malikane (!) de şehit kızımız Alya’ya baba ocağından miras…
Ceren de evlat, Alya da… İkisi de evlat!
Alya, babası hayatta olsaydı dahi Ceren Hanım’ın mekanlarında bir kez olsun bir yemek yiyemez, bir kez otellerinde kalamaz, bir kez olsun kumda rakının tadına bakamazdı. Yine bakamayacak!
Yıllarca ‘eşit yurttaşlık’ isteyen, ‘barış, özgürlük ve demokrasi’ için uğraşan(!) ve kahramanlaşan (!) Sırrı Süreyya Önder çok haklıymış meğer!
Ceren ile Alya ‘eşit yurttaş’ değil!
Ceren ve çocukları (Allah sağlık versin) Hakkari, Şırnak ya da Diyarbakır’da değil Alaçatı’da, Çeşme’de, Bodrum’da, İstanbul Nişantaşı’nda yaşayacak.
En güzel giysileri giyecekler, en güzel manzaraları görecekler, en güzel denize girip, en güzel sahillerde güneşlenecekler…
Alya babasız bir şekilde anasının aldığı şehit maaşıyla kırık dökük sıvalı evde yaşamaya devam edecek!
***
Evet…
Dedim ya! Sırrı Süreyya Önder çok haklıymış! Ben de ‘eşit yurttaşlık’ istiyorum!
Barış, demokrasi ve özgürlük istiyorum!
Belki ben de kahraman olurum… Sırf bunları istediğim için Türk bayrağına sarılır naaşım!
Ama bu ‘eşit yurttaşlığı’ en çok da Alya ve şehit edilen on binlerce askerimizin evlatları için istiyorum!
***
Evet beyler bayanlar…
Reklamınız, sıraya dizilişiniz bittiyse, ‘Komik ve iyi insan Sırrı Abi’niz adına Ceren için ağlamaya devam edin!
Biz hiç tanımadığımız, yanık bir sesinin olup olmadığını bilmediğimiz ve hiç onu hiç duymayacağımız, komik mi şakacı mı hiç bilemeyeceğimiz şehidimiz Önder Özen adına Alya’yla birlikte ağlarız.
Şanlı Türk bayrağını sizin vatan düşmanlığı yapmış kişilerin tabutlarından alır Alya’nın omzunda göndere çekeriz!"
Erdem Atay
Kaynak: Veryansın TV
Ceren ile Alya! - "Sırrı Abi" haklıymış! "Eşit Yurttaşlık" istiyorum