şu son olaylardan sonra bırak düzlemeyi daha da çökeceğimize inanmaya başladım.umarım yanılırım.
yeterli cevap link
etki edemediğin şeye üzülmeyeceksin. hepimizi aşan bir soru yuvarlanmaya devam.
yarrağımı düzelir. ülkenin yüksek mahkemeleri bile birbirine girdi amk, hukukçu arkadaşlar daha doğru yorum yaparlar bilgi verirler ama, yargıtay anayasa mahkemesine hangi dayanakla "ben senin verdiğin karara uymuyorum" diyebilir? anayasa mahkemesi kararları kesin değil mi?
belli bir süredir (1.5-2 senedir) ceza mahkemeleri ile pek olmasa da idare mahkemeleri ile haşır neşirim. disiplin cezası iptal sicil iptal falan filan. görevde ve emekli olmak üzere avukatı hakimi savcısı pek çok tanıdığım eşim dostum da var. hepsi de özellikle genç hakim ve savcılardan yakınıyorlar, bilhassa idari hakimlerden. halen görevde olan bir savcı arkadaşım, bir davama bakan idari hakimlere ana avrat düz gitti böyle karar mı verilir amk diye.
örneğin, kendi davalarımdan birinde, dava konusu işlemin hukuki gerekçesi olarak beş husus ileri sürmüştü davalı idare. hepsi de aslında işin esasına ayrı ayrı etkisi olan hususlardı, ama mahkeme bunlardan aleyhime olan kısımları değerlendirdi ve lehime olan hususlara kesinlikle değinmedi, istinafta bas bas bağırdık bak dedik bu iş böyle olmaz, ortada kesinleşmiş mahkeme kararları var, bunları gözardı edemezsiniz, masumiyet karinemi ve gerekçeli karar alma hakkımı ihlal ediyorsunuz. bunları da haybeye söylemedik, bir ton anayasa mahkemesi kararı koyduk ama yok, istinaf da siklemedi. dosya danıştayda şu an, danıştayda da, ben danıştaydan da çok bir şey çıkacağını sanmıyorum. tek umudum anayasa mahkemesiydi aslında. şimdi anayasa mahkemesinin de üstüne oynuyorlar. gelecek günler ne gösterir hiç bilemiyorum.
belli bir süredir (1.5-2 senedir) ceza mahkemeleri ile pek olmasa da idare mahkemeleri ile haşır neşirim. disiplin cezası iptal sicil iptal falan filan. görevde ve emekli olmak üzere avukatı hakimi savcısı pek çok tanıdığım eşim dostum da var. hepsi de özellikle genç hakim ve savcılardan yakınıyorlar, bilhassa idari hakimlerden. halen görevde olan bir savcı arkadaşım, bir davama bakan idari hakimlere ana avrat düz gitti böyle karar mı verilir amk diye.
örneğin, kendi davalarımdan birinde, dava konusu işlemin hukuki gerekçesi olarak beş husus ileri sürmüştü davalı idare. hepsi de aslında işin esasına ayrı ayrı etkisi olan hususlardı, ama mahkeme bunlardan aleyhime olan kısımları değerlendirdi ve lehime olan hususlara kesinlikle değinmedi, istinafta bas bas bağırdık bak dedik bu iş böyle olmaz, ortada kesinleşmiş mahkeme kararları var, bunları gözardı edemezsiniz, masumiyet karinemi ve gerekçeli karar alma hakkımı ihlal ediyorsunuz. bunları da haybeye söylemedik, bir ton anayasa mahkemesi kararı koyduk ama yok, istinaf da siklemedi. dosya danıştayda şu an, danıştayda da, ben danıştaydan da çok bir şey çıkacağını sanmıyorum. tek umudum anayasa mahkemesiydi aslında. şimdi anayasa mahkemesinin de üstüne oynuyorlar. gelecek günler ne gösterir hiç bilemiyorum.
i̇ktisadi olarak 2 model politikadan bahsedeceğim:
1-expensionary: para ucuzdur, enflasyon yükselmeye meyilldir, para çoktur, faiz oranları düşüktür, yatırımlar fazladır dolayısıyla işsizlik oranı azdır.
2-contractionary: para pahalıdır, enflasyon düşmeye meyillidir, para azdır, faiz oranları fazladır, para pahalı olduğu için yatırımlar azalır dolayısıyla işsizlik oranı artar.
burdan ne çıkarmamız gerekiyor: çocukluğumda uzaktan kumandalı bir helikopterim vardı. sağa basınca sağa uçup kırılıyor, sola basınca sola uçup kırılıyor. sürekli aynı anda ikisine de basmam gerekti dengeli uçabilmesi için. bir ekonomi modelinde bu ikisi dengeli bir biçimde yürütülmelidir norveçin, isveçin yaptığı gibi ancak geçmişteki 6-7 senelik süreçte atılan olağanüstü kötü hamleler yüzüne şu an o dengeyi kuramıyoruz bahsettiğim helikopter misali sağa sola savruluyoruz.
Bu yazıyı ekonomi başlığında yazmıştım tekrar hortlatayım dedim. arkadaşlar Türkiye ekonomik anlamda belirsizliğin ve riskin had safhada olduğu bir yer verdiğim helikopter örneğindeki dengeyi yakalamamız gerek anlayacağınız bu sorunun cevabını kimse veremez.
1-expensionary: para ucuzdur, enflasyon yükselmeye meyilldir, para çoktur, faiz oranları düşüktür, yatırımlar fazladır dolayısıyla işsizlik oranı azdır.
2-contractionary: para pahalıdır, enflasyon düşmeye meyillidir, para azdır, faiz oranları fazladır, para pahalı olduğu için yatırımlar azalır dolayısıyla işsizlik oranı artar.
burdan ne çıkarmamız gerekiyor: çocukluğumda uzaktan kumandalı bir helikopterim vardı. sağa basınca sağa uçup kırılıyor, sola basınca sola uçup kırılıyor. sürekli aynı anda ikisine de basmam gerekti dengeli uçabilmesi için. bir ekonomi modelinde bu ikisi dengeli bir biçimde yürütülmelidir norveçin, isveçin yaptığı gibi ancak geçmişteki 6-7 senelik süreçte atılan olağanüstü kötü hamleler yüzüne şu an o dengeyi kuramıyoruz bahsettiğim helikopter misali sağa sola savruluyoruz.
Bu yazıyı ekonomi başlığında yazmıştım tekrar hortlatayım dedim. arkadaşlar Türkiye ekonomik anlamda belirsizliğin ve riskin had safhada olduğu bir yer verdiğim helikopter örneğindeki dengeyi yakalamamız gerek anlayacağınız bu sorunun cevabını kimse veremez.
Minimum 20 sene sürer
Canım ülkem fıstık gibi. Nazar değmesin
Rezalet insan kaynakları ve bu rezalet insan kaynağının mevkilere getirilmesi yüzünden, düzelmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Böyle geldi, böyle gidecek.
Türkiye’nin düzelmesi değil mevzu. Türkiye topraklarında yaşayan insanların oluşturduğu bu yığıntı.
Maalesef milletler yaşayışlarını seçerler. Seçimlerinize dönüp bakın
Maalesef milletler yaşayışlarını seçerler. Seçimlerinize dönüp bakın