Sözlüğün şöyle bir trafiklerini kontrol ettim. Üye olmadan gelip entrylerimi okuyan mevcut. En çok da şiirlerim okunuyor. Herşeyin farkındayım.
Sokak köpekleri gelmiş havlıyor ama Benim iki tane sahiplendiğim hayvan var. Sizi her kim sahiplenicekse umarım kısırlaştırır
Yok len bence yeterince sevgi gördüm. Babam bile seni seviyorum oğlum falan derdi. Annem ben küçükken beni okşayıp, gıdıklamadan falan önce seni sevebilir miyim diye rızamı isterdi. Allaha çok şükür saygı ve sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Ne çekirdek ne geniş ailede bir aldatma veya şiddet görme muhabbetleri olmadı. Ekonomik olarak da hiç bir şekilde kalbur üstünün altına da düşmedik tanrıma şükürler olsun.
Beni bozulmam o güzel ailenin dışına çıktığımda sen ve
(ibnesi) gibi orospu evlatlarını görünce kanımın donması ile başladı.
Beni bozulmam o güzel ailenin dışına çıktığımda sen ve
yazarken bunu dinledim
bu hayatta sadece ve sadece iki şey benim ilgimi çekiyordu. yeni bir şey keşif/tecrübe etmek yeni bir şey öğrenmek. yeni bir kıyafet yeni bir telefon yeni bir araba bunların hiç birine gram ilgi duymuyorum. bir tişört üzerimde ne kadar eskidiyse gözümdeki değeri o kadar artıyor. dışarda geziyorum cebimde param var harcamak istiyorum fakat canım bir şey çekmiyor. karnım acıkıyor gps'te restoranlara bakıyorum uzak doğu, güney asya, italyan aklınıza gelebilecek her türlü mutfak fakat beni bir tanesi bile çekmiyor.
yeni bir şey keşif/tecrübe etmeye olan ilgimi kaybettim. 10 yıla kalmadan yeni bir şeyler öğrenmekte de zorlanmaya başlarsam muhtemelen sonrasında da intihar ederim. kim bilir belki daha erkenden de intihar edebilirim.
babam öldükten sonra suratına baktığımda gülümsüyordu. dedemin ise son zamanlarında suratı kaskatı ve mosmordu. başıma gelen her zor şeyden sonra "elbet bu da geçecek" diyerek bir adım daha attım hep. bu yüzden ahiret fikrini sevmiyorum. geçmeyecek bir şeyin olma ihtimali ben kendimi hep "geçecek" diye avuttuğum için çok rahatsız ediyor.
insanlarla konuşurken göz teması kurmayı bıraktım bir süredir. eğer ben konuşursam suratları hariç etrafımdaki herhangi bir şeye bakıyorum. onlar konuşurken yüz hatlarını falan inceliyorum hala arada. aklıma geldikçe ara ara su aldığım marketlerde kasiyerlere "günün nasıl geçiyor?" diye soruyorum. sınıfsal öfkem hala geçmemiş olsa gerek.
bulunduğum kıtadaki yaşlılara acıyorum. konuşacak kimseleri yok ve birisi onları muhattap aldıklarında o kadar çok seviniyorlar ki şaşırırsınız biri ile konuşabilmek için elde ettiği her şansı kendinden nefret edene kadar kullanıyorlar. ilahi bir adalet görüyorum bunun arkasında çünkü günümüz dünyasından en çok onlar sorumlu. amına kodumun yaşlıları.
ilk defa seviştiğimde inançlı biri olmama rağmen hiç pişmanlık hissetmedim. sovyetler birliğinden gelme atadan ateist bir arkadaşıma sorduğumda onun bile bir miktar suçluluk duygusu hissettiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. ben de ise bir baltaya sap olma ve bir işe yarama duygusu çok yoğundu. o kadar çok bir işe yarar hissetmiştim ki hayatımın anlamı bu olmalı diye düşünmüştüm fakat zaman içinde bu konuda da aynı miktarda dopamin salgılamayı bıraktı beynim. bir zaman oldu görev bilincine dönüştü benim için. yaklaşık 2-3 ay boyunca orgazm olmadım. orgazm olmadan seksi bırakmanın en kötü tarafı karşı tarafa problemin ondan ötürü olmadığını ikna etmeye çalışmak.
bekaretimi kaybettikten sonra sekssiz kaldığım en uzun süre sanırım 2 sene kadar falandır heralde. o kadar yabancılaşmıştım ki bu işe, yaşadığım seksleri unutup kendimi bakir sanıyordum. hatta bir keresinde bir sabah uyanınca kendi kendime "neyi bekliyorum lan ben, kaç yaşına geldim artık?" diye sormuştum. hala komik gelir bu durum bana.
karşı cinsten bir ev arkadaşı edindiğim günün ilk sabahı işe gitmek üzere evimin birinci katına inerken ev arkadaşımın odasının kapısı açıldı ve onun makyajsız saçı başı dağınık halini ilk defa gördüm. içimden "ne kadar çirkin bir kadın bu" diye geçirmiştim. sanki ilk defa yeni uyanmış bir kadın görmüş gibi. aşk ve sevginin insanın gözüne indirdiği kaostan dikilme perdeler o zamana kadar benim böyle hissetmeme engel olmuş olsa gerek.
aşkın ya da sevginin mantıkla ve veya düzenle bir alakası yoktur. aşk kaostan doğan bir histeridir. aşık olan içinde olunan içinde kontrol etmesi çok güçtür. hayatı devam edilebilir kılan bir motivasyon da olabilirken sizi her seferinde badtrip'e sokacağından emin olduğunuz bir uyuşturucunun yoksunluk krizi gibi bir etki de yapabilir.
bu hayatta sadece ve sadece iki şey benim ilgimi çekiyordu. yeni bir şey keşif/tecrübe etmek yeni bir şey öğrenmek. yeni bir kıyafet yeni bir telefon yeni bir araba bunların hiç birine gram ilgi duymuyorum. bir tişört üzerimde ne kadar eskidiyse gözümdeki değeri o kadar artıyor. dışarda geziyorum cebimde param var harcamak istiyorum fakat canım bir şey çekmiyor. karnım acıkıyor gps'te restoranlara bakıyorum uzak doğu, güney asya, italyan aklınıza gelebilecek her türlü mutfak fakat beni bir tanesi bile çekmiyor.
yeni bir şey keşif/tecrübe etmeye olan ilgimi kaybettim. 10 yıla kalmadan yeni bir şeyler öğrenmekte de zorlanmaya başlarsam muhtemelen sonrasında da intihar ederim. kim bilir belki daha erkenden de intihar edebilirim.
babam öldükten sonra suratına baktığımda gülümsüyordu. dedemin ise son zamanlarında suratı kaskatı ve mosmordu. başıma gelen her zor şeyden sonra "elbet bu da geçecek" diyerek bir adım daha attım hep. bu yüzden ahiret fikrini sevmiyorum. geçmeyecek bir şeyin olma ihtimali ben kendimi hep "geçecek" diye avuttuğum için çok rahatsız ediyor.
insanlarla konuşurken göz teması kurmayı bıraktım bir süredir. eğer ben konuşursam suratları hariç etrafımdaki herhangi bir şeye bakıyorum. onlar konuşurken yüz hatlarını falan inceliyorum hala arada. aklıma geldikçe ara ara su aldığım marketlerde kasiyerlere "günün nasıl geçiyor?" diye soruyorum. sınıfsal öfkem hala geçmemiş olsa gerek.
bulunduğum kıtadaki yaşlılara acıyorum. konuşacak kimseleri yok ve birisi onları muhattap aldıklarında o kadar çok seviniyorlar ki şaşırırsınız biri ile konuşabilmek için elde ettiği her şansı kendinden nefret edene kadar kullanıyorlar. ilahi bir adalet görüyorum bunun arkasında çünkü günümüz dünyasından en çok onlar sorumlu. amına kodumun yaşlıları.
ilk defa seviştiğimde inançlı biri olmama rağmen hiç pişmanlık hissetmedim. sovyetler birliğinden gelme atadan ateist bir arkadaşıma sorduğumda onun bile bir miktar suçluluk duygusu hissettiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. ben de ise bir baltaya sap olma ve bir işe yarama duygusu çok yoğundu. o kadar çok bir işe yarar hissetmiştim ki hayatımın anlamı bu olmalı diye düşünmüştüm fakat zaman içinde bu konuda da aynı miktarda dopamin salgılamayı bıraktı beynim. bir zaman oldu görev bilincine dönüştü benim için. yaklaşık 2-3 ay boyunca orgazm olmadım. orgazm olmadan seksi bırakmanın en kötü tarafı karşı tarafa problemin ondan ötürü olmadığını ikna etmeye çalışmak.
bekaretimi kaybettikten sonra sekssiz kaldığım en uzun süre sanırım 2 sene kadar falandır heralde. o kadar yabancılaşmıştım ki bu işe, yaşadığım seksleri unutup kendimi bakir sanıyordum. hatta bir keresinde bir sabah uyanınca kendi kendime "neyi bekliyorum lan ben, kaç yaşına geldim artık?" diye sormuştum. hala komik gelir bu durum bana.
karşı cinsten bir ev arkadaşı edindiğim günün ilk sabahı işe gitmek üzere evimin birinci katına inerken ev arkadaşımın odasının kapısı açıldı ve onun makyajsız saçı başı dağınık halini ilk defa gördüm. içimden "ne kadar çirkin bir kadın bu" diye geçirmiştim. sanki ilk defa yeni uyanmış bir kadın görmüş gibi. aşk ve sevginin insanın gözüne indirdiği kaostan dikilme perdeler o zamana kadar benim böyle hissetmeme engel olmuş olsa gerek.
aşkın ya da sevginin mantıkla ve veya düzenle bir alakası yoktur. aşk kaostan doğan bir histeridir. aşık olan içinde olunan içinde kontrol etmesi çok güçtür. hayatı devam edilebilir kılan bir motivasyon da olabilirken sizi her seferinde badtrip'e sokacağından emin olduğunuz bir uyuşturucunun yoksunluk krizi gibi bir etki de yapabilir.
buradaki davranışlarında olan gözlemim daha az pasif agresif hareketler sergileyip kendisine karşı sempatik bir algı yaratma çabası içerisinde olduğu. ss de iken kimse tarafından sevilmeyince tek sözlükte sıkışıp kalmanın travması büyük olmuş. ama kendini sevdirme çabası içerisinde olması daha iyi bir şey, belli ki sanal bir ortamda dahi olsa sevgi ve ilgi deneyimlemek istiyor. diğer karakteri adamı hasta ediyordu zaten.
Amerikada yaşıyorsun herhalde ibbine kafanı sikeyim
Sözlükte ömür çürütüyorsun buradaki kızlara yavşıyorsun
Yarrakta kafa var sende yok
Sözlükte ömür çürütüyorsun buradaki kızlara yavşıyorsun
Yarrakta kafa var sende yok
İfşaaaa ünlü oldun len ibne
sen, tezek kokan, lağımdan bitme müptezel bir orospu çocuğusun. bir baltaya sap olamadığın halde, kendini fasulye gibi nimetten sayan aşağılık, ezik bir tipsin. şu sözlük ortamında karı gibi ilgi çekmek için yapmadığın şey kalmadı. o küçümen ezik aklınla halâ başkalarına hakaret ederek prim kasma derdindesin. sana burada defalarca siktir çekmişim. biraz onurun olsa en azından susardın. seni adam yerine koymuyorum bile, bunun farkında olduğun için sürekli saldırma derdindesin. utan lan biraz.
sözlüğün en gavatı, en ibinesi ve en çok delüzyonlara sahip olan kişisi. sözlerimi hakaret olarak algılamayın şayet kendisi için onurlandırıcı sözlerdir bunlar. femboylara çizgili çorap derneği açmak için bağış topluyormuş öyle bir duyum aldım.
Seni seviom keke iyi birisin böyle dewam