kemalist eğitim sistemi – Kaplan Sözlük
kemalizm’in (atatürkçülük) ilan edildiği 1935’li yıllarda hayata geçirilmiş, günümüzde pek etkisi kalmasa da inatla sürdürülmeye devam edilen türkiye’nin günümüzdeki eğitim sitemidir fakat günümüzüde pek etkisi kalmamıştır. ilkeleri atatürk’ün fikirleri esas alınmış gibi dursa da aslında atatürk 1938’de öldükten sonra şekillenmiştir.

ilkokuldan başlayıp üniversitenin ilk yılında bile inkılap tarihi ve atatürkçülük dersinde o dönem şöyle geliştik, böyle dünyaya böyle meydan okuduk şeklinde zorla ezberletilir. ezberlerseniz kolayca bu dersi geçersiniz sonra unutursunuz. bir çok ders için böyledir, ezberci bir eğitim sistemidir.

ironik şekilde kemalistler bu sistemden memnun değildir ve değişmesini isterler, aynı şekilde şeriatçılar da bu ezberci sistemden kurtulmak isterler ama kemalist eğitim sistemi bir türlü kaldırılmaz.

7 düvelle savaştık, herkes türkiye’ye düşman, herkesin gözü ülkemizde paranoyası ile çocuklar küçük yaştan itibaren beyin yıkamasına maruz bırakılır. ilkokulda aynı asker ocağı gibi tek tip üniformayla sabah okulun önüne çocuklar dizilir ve kar kış denilmeden atatürk heykelinin önünde tekmil verir gibi andımız okunarak yeminler edilerek güne başlanır(dı). öğretmen içeri girince de herkesin ayağa kalkması gerekirdi.

döneminin nazi almaya, militarist japonya ve faşist italya’nın eğitim sistemleri ile oldukça benzer yönleri vardır. her ülkenin kendi değerlerini zorla öğrettiği bir dönemde kemalist türkiye inşa etmek için çaba sarf edilmiştir. diğer ülkeler bir şekilde bu sistemlerinden vazgeçmiştir ama türkiye inatla sürdürmeye devam etmiştir.

demir ağlarla ördük anayurdu diye marşlar söylenir ama, avrupa ile kıyaslayınca demiryolları haritasında ne kadar geride olduğumuz orta çıkar, avrupanın en dağlık bölgeleri bile tünellerle demiryolu ile örülmüştür. türkiye’de ise atatürk öldükten sonra neredeyse hiç demiryolu yapılmamıştır.

köylüyü eğiteceğiz diye yola çıkıp köy enstitüleri kurulmaya başlanmıştır bu da 10 sene sürmüştür, her yere kurulmuş gibi anlatılsa da sadece 20 tane köy enstitüsü yapılmıştır. tarım ve hayvancılık öğretmek yerine eli nasırlı köylüye keman çalmak, dans öğretmek gibi batı özentisi absürt işler yaptırılmıştır. plan başarısız olunca ileriki yıllarda köylü de şehire göçmeye başlamış, tarım ve hayvancılık git gide çökmüştür.

en büyük faydası; islam bataklığında debelenen orta doğu ülkeleri arasında en moderni olarak kalmayı başarmamızdır. afganistan, iran olmadıysak bunun en iyi sebeplerinden birisi de bu sistemden çıkan kemalist eğitmenlerdir. yiğidi öldür hakkını yeme. ayrıca okumayı kafaya koyan birisinin köyünden çıkıp şehirde başkan olmasının önünü açan sistem de budur. ilk zamanlar % 3 olan okuma oranını 1950’lerde % 30 civarına çıkarmıştır. günümüzde % 97’dir ama “okuduğunu anlama” oranı günümüzde maalesef % 60’dır
Kemalist eğitim sistemi, özgür beyin yetiştirmez, ancak ayırımcı bir eğitim modeli de değildir. Tüm öğrencileri "cumhuriyet çocukları" olarak görür. Hatta, Kemalizm'i benimsememiş öğrencilere de Kemalizm'i öğretmeye çalışır.

28 Şubat'a kadar, Kemalist eğitim sisteminde ayırımcılık da yoktu. Üniversite yerleşimleri adildi. 28 Şubat ile beraber, terazinin dengesi bozuldu.

Aslına bakarsanız, demokrat bir modele geçse ve bilimsel bir anlayış belirlese, bu eğitim sistemi kalıcı olabilirdi.

Kemalist eğitim sisteminin ideal bir modelini ise Bilkent uygular. Eğitim Atatürkçü'dür ama, sonradan zorla yaptırılanı saymazsak, ne kampüste, ne sınıflarda Atatürk heykeli/resmi bulunmaz. Yani, özgür düşünmek esastır, ama kurucuya saygıda kusur da edilmez.

Günümüzle kıyaslarsak, Kemalist eğitim sisteminin temel motoru kolejler ortadan kaldırıldı. İngilizce eğitimi önemli ölçüde bitirildi. Üniversitelerde kalite iyice düştü.

Yani, eksik bir sistemden, daha kötüsüne geçtik. Bu sebeple, baskıcı olmasına rağmen, günümüzdeki boktan düzen sebebiyle, özlenen bir eğitim sistemidir.

Acil Sikis Kapisinin tamamını ekşi sözlükten çaldığı zırva.

Sizler nerelerde okudunuz bilinmez ancak bizim okuduğumuz okullarda kimse kemalist olacaksın diye kafamıza vurmadı. Tarih derslerinde ilk Türk devletlerinden başlayarak günümüze kadar gelinir saf tarih anlatılırdı. İnkılap derslerinde ülkenin kurucu liderinin hayatı anlatılır, yaşadığı zorluklar ve savaşlar öğretilerdi. Kimse bizlere ilah olarak göstermedi.

Her durumda Mustafa Kamal'ı, kendi allahları ile kıyaslama girişimine giren islamci bedevilerin göt yanığı ise ana sistemde eğitimi kendilerine göre şekillendirip müritler yetiştirememeleri. Tarikatlara gelen çocuklar dışına erişemeyen bedeviler her halukarda Atatürke, cumhuriyete, Atatürke minnete dair yapılan her olaya kudururlar.

Savaştan çıkmış; genç, yaşlı milyonlarca insanini yitirmiş, Osmanlı'nın yüklü borçlaı kendisine kalmış, eğitimli insan sayısının bir elin parmağını geçmeyecek kadar olduğu ülkede bu sistemle kısa sürede büyük işler başarılmıştır.

Yitik bir ülkede kısa sürede yapılan icraatlerden biri olan, ülkeye demiryollarinin döşenmesini ise gidip Avrupa ile kıyaslayan şahıs ne kadar ciddiye alınabilirki?

Bizim zamanda Liboşluk 15 yaşında bitiyordu, sanırım günümüzde sınır biraz artmış.

imparatorluktan bakiye kalanlarla kurulan bir ulus devletin eğitim sistemi de pek tabii ki, o devletin kuruluş felsefesini içermesi gerekirdi. nitekim öyle de oldu. neydi peki bu kuruluş felsefesi ? Bilahare parti-devlet bütünleşmesi kapsamında CHF' nin (CHP değil) ideolojisini de mündemiç olan, altı ilke etrafında toplanmıştır bu felsefenin anahatları. 2000' li yıllarda liboş (liberal değil, liboş. aradaki farka dikkat edin. liberallere saygı duyuyorum. keşke daha çok sesleri çıksa) tayfasının diline pelesenk ettiği köy enstitülerinin kurulması, andımızın okunması, tek tip üniforma giyilmesi, resmi ideoloji ile beraber genç beyinlerin köreltilmesi (!) gibi bir çok saçma sapan argümanlarla beraber cumhuriyetin yapısökümü sürecine girildi. (ey derrida mezarından kalk da bak nerelere düştün sjsjsjsjsjs)

arka planda fettullah itlerinin suflörlük yaptığı, gerizekalı entel liboş tayfasının da balıklama atladığı argümanlara bakınca çok da uzatmamak adına kısaca şunu yazabilirim. o beğenmediğiniz siyah/mavi önlükler aslında cumhuriyetin -gözyaşlarıyla alkışlanması gereken- sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kitle idealinin tasavvuru idi. zenginle yoksulu aynı kılıkta eşitleyerek sadece eğitime yönlendirmekti. andımızın okunması, ulus devletin olmazsa olmaz faktörü milliyetçilik ilkesi gereği idi. Siyaseten Türk kimliğinin erken yaştan itibaren genç dimağlara nakşedilmesi idi. Çünkü burası 77 milletin bir araya geldiği bir coğrafya değildi. kusura bakmayın ! resmi ideolojiye gelince, istisnasız her büyük devletin bir ideolojisi vardır. ve o devletler sürekliliğinin teminatı olarak vatandaşını ideolojisi etrafında kenetler. ABD' de neden sosyalist/sendikal düşünce yoktur, İngiltere' de neden her şey Krala/Kraliçeye aittir, Fransa' da en sosyalist partiler bile neden "Fransız" kimliğini sorgula(ya)maz (mesela Fransalı diyemez), Rusya' da neden rejimler değişse bile emperyal hedefler değişmez gibi soruların cevabı o resmi ideolojide saklıdır. O yüzden biz de her ciddi devlet gibi kuruluş felsefemizin yansıması olan resmi ideolojimizi sonraki kuşaklara aktarıyorduk son 15 seneye kadar ...

hiç bir şey eleştirilemez değil. ancak eleştirmek ile yıkmak arasındaki ince çizgiye dikkat etmek gerekiyor. o beğenmedikleri önlükleri çıkarınca eğitimde derece mi atladık ? (pisa verilerine bakın, öyle cevap verin) bilim adamı orduları mı yetiştirdik ? Türkiye' yi dünyanın en büyük ilk 5 ülkesinden birisi mi yaptık ? kıyafetler "özgürleşince" düşünce özgürlüğü mü geldi ? bana bu soruların cevabını adam gibi vermeden kemalist eğitim sistemi diyenin tahtasını sikerim, ona göre :))
Konu kemalizm olunca 3 4 cümlede anlatılcak şeyi paragraflara döktüren değer öğretisi, faşist tohumu.
oradan buradan araklama laflarla eleştiri maksatlı sayfalarca yazıldığında ses edilmeyen, karşı argüman sunulduğunda liberal kisveli faşist kafalıları ciyak ciyak bağırtan değerler öğretisi :)))
ne bekliyorduk acaba? küçücük çocuklara (biz eğitim alırken de aynı) ne eleştirel düşünmeye teşvik verdik, ne çok yönlü olmayı öğrettik, ne de entelektüel bir istek verdik.
toprağı, insanı bozuk bu ülkenin. eşek geldi eşek gidecek bir halkı var.
sanmayın ki kemalist ağzıyla yazıyorum, kemalistine ayrı islamcısına ayrı tarikatçısına ayrı gıcığım. veya halka yüksekten bakma gibi bir durumum da yok, her halka inip birey birey bakarsanız aslında ne kadar iyi kalpli olduklarını görürsünüz.
ama bir kümeye alıp incelerseniz o zaman işte bazı falsoları ortaya çıkmaya başlar ve ülke kaderini bu kümelerdeki davranışlar belirler.
atatürk çok ileride bir liderdi. fakat yanındakiler atatürkün seviyesine hiç yakın değildi. sonradan kendilerini cumhuriyetin sahibi koruyucusu, atatürk'ün mirasçısı gören kişilerin hiçbiri sandıkları kişiler değillerdi. sonuç olarak bozuk, itaate dayalı, eleştirel düşünmeye kapalı, farklı fikirleri reddeden bir eğitim sistemimiz oldu, içinde de atatürk ismine çok yer verildi -atatürk tarafından yapılmayan bir şey bu-
yani sanmayın ki kemalist eğitim sistemi dediğiniz şey ülkemizi bu hale getirdi.
eleştirel düşünme, entelektüelitenin yüceltilmesi, farklı görüşlere tahammül, toplumun kutuplaştırılmaması, kolektif bilinç... bunları bugünkü eğitim sistemi vermiyor evet,
ama kitaplardan atatürk kaldırılsa, çocuklara sabahın köründe andımız okutulmasa, bayramlarda anlamını idrak edemeyecek çocuklara şiirler ezberletilmese de pek bir bok olacağı yok bizden.
yoksa kendisine en liberal diyenimiz de karşı fikre faşist veya komünist damgasını yapıştırmaya bayılıyor... ibneler sanki eleştirdiğiniz her şeyi yapıp sonra da "başkaları da yapıyor abi" diye bahane bulmuyorsunuz.
bu eğitim sistemi hatta komple sistem bizim yansımamız, sadece içinde kemal ismi geçiyor, ona da saldırmak moda oldu son zamanlarda.
"demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diye marş söyleterek küçük çocukları kandıran eğitim sistemi. görsel